8 Aralık 2011 Perşembe

ödüllen-dirildim-ödüllen-dirildin-ödüllen-dirildi

Başlıktan da anlaşılacağı gibi ödüllen-mek olunca ;insan her çekimde diriliyormuş :) benim bloga da can geldi kan geldi. Açıkcası daha bir uzun süre yazma niyetinde değildim, l3oktan hayat yeniden merhaba modundaydım ,gene gecelere kadar çalışıyorum hay anasını satayımcı düşüncem ile haşır neşirdim ama sağolsun Mr.E tarafından ödüllen-dirildim.Buarada Mr.E mim hala aklımda mimleyecek birilerini bulur bulmaz olayı gerçekleştireceğim-bi de Mr.E nin blogunu takip ediyorsanız derim ki müzikleri sakın kaçırmayın idolümdür kendisi :)
Gelelim ödüllen-dirilmiş insanın yapması gerekenlere hımm-ödül alan kişi niye birşeyler veriyor anlamadım ama geleneği sürdürmek için bu zincirin bir halkası olmaya razı olayım bariii :)

1. Ödülü bize veren kişiye teşekkür ediyor ve blogunun linkini veriyoruz, verelim:

http://budamigoldegil.blogspot.com/ akşam akşam ödüllen-dirildiğimi görüp neşelenmemi sağlayan ,dün de blogundaki playlist ile günüme hava katan Mr.E ye teşekkür ederim :) Aferim genç biliyorsun başarılarının devamını diliyoruz ;)-yeni playlistler yoldadır umarım :)

2. Hakkımızda 7 gerçek paylaşıyoruz

Bu rakam bana biraz fazla geldi ama kaderimize boyun eğeceğiz sanırım işte hakkımdaki 7 gerçek:

*Kendimi baskı altında hissettiğimde,baskı derken birinin benim yaptığım birşeyi beklemesi yeterli; yazı yazarken bile biri varsa yanımda harfler kafamda karışıyor.Buyüzden herşeyi sakince ve tek başıma yapmayı seviyorum.
*Yeni şeylerin beni etkilediği ve heyecanlandırdığı genelde çok ender oluyor.Sadece o an benden tepki beklenildiği için şaşırmış gibi yapıyorum, aslında yalan söylüyorum. Ben sadece hayatı öğreniyorum...
*Yolda yürürken kendi kendime konuşuyorum,şarkı söylüyorum,gülüyorum,bazen sessizce sadece yürüyorum, o anlarım benim için okadar değerli ki...
*Bazen o kadar bencilim ki kendim bile şaşırıyorum.
*Şarkıların sözlerine çok dikkat etmem ,benim için daha çok önemli olan nefesimi değiştirdikleri bende bir iz bıraktıkları anlardır, belki bağırarak eşlik ederim belki sessizce dinlerim..sözlerini soranlar şaşırtır beni sonunda zorla da olsa bakarım ve sonra yine sözleri olmadan dinlemeye devam ederim.
*Hiç pazartesi sendromu yaşamadım, hergün birbirinin aynı değil mi perşembe ile pazartesi arasında ne fark var, ertesi pazartesi ya da hayatının diğer pazartesilerinde farklı birşey yaşağını mı düşünüyorsun? Döngü içinde her pazartesi,salı... aynı şeyleri yaşayacaksın.Niye kendine eziyet ediyorsun...
*Ve son: ben çorapsız uyuyamıyorum ne var bunda :)

3. Sevdiğiniz blogçuya bu ödülü verin ve verdiğinizi de haber verin

Aslında diğer bloglarla pek iletişim halinde değilim ama yazdıklarıma yorum yazan birkaç arkadaşı ekleyeyim neden olmasın :)






Sanırım bu kadar yeterli :) Ödüllen-dirilmiş yaşamınızda mutlu günler diliyorum size...



10 Kasım 2011 Perşembe

Bir ruya gibi hayat

Yazıma başlayacağım ama öncesinde muhteşem bir profiterol tarifi geliyor.


Akşam Mr.E ile konuşuyoruz dediki bir bak bakalım, bir açtım videoyu profiterol tarifi :)amca sanki çayına şeker katıp karıştırıyor ,o rahatlıkta başlıyor profiterol tarifi vermeye:)hayır kendim yaptım ondan biliyorum. O hamurunu yaparken bildiğiniz kas yapıyor insan, öyle kolay değil yani. Tabi alıştıktan sonra herşey kolay geliyor ama ilk anda zor işte.
Sanırım önemli olan sonunda aldığınız keyif:) Annemle ben bayramlarda şuruplu tatlılardan bıkınca her bayram farklı bir tatlı yapmaya başladık. Geçen bayramda annem profiterol yaptı;tek lokmalık kakao soslu & beyaz çikolata soslu hindistan cevizli. Kesinlikle tavsiye ediyorum deneyin, öyle her bayram baklava, kalburabastı,kadayıf olmazki, bunları her gittiğimiz yerde yiyoruz zaten:) Not: ısrarcı bayram teyzeleri yeter ama ya yemiycem işte...
Gelelim asıl yazımıza. Mr.E 'den gidiyoruz bu gece, aa dur bişey bulmuştum dedi ve linki attı gitti :)
link<<<THOMAS DOYLE>>>link
daha önce minik insanlardan bahsetmiştim thomas doyle bir adım öteye gidip onlarla tam bir hikaye oluşturmuş. Mr.E'ye söz verdim bir ekip kurucam ona minik adamlar ekibi:) hele bitanesini yapayım da gerisi gelir tabi :)


Thomas Doyle

dikkat

Aklımda sürekli dönen cümleyi aynen aktarıyorum :"sevdim seni süt oğlan" neki şimdi bu :) Neyse ben bir türlü hatırlayamadım ben sizinle aşağıdaki linki paylaşmış mıydım?

link<<<Sheri DeBow>>>link

Peki ya kira'yı? Açıkcası ben bile ilk defa görüyormuşum gibi hissediyorum diyebilirim.Bir de siz bakın bakalım!
link<<<KIRA>>>link

3 Kasım 2011 Perşembe

Herkese göre

link< jog-sottot >link
facebookta dolaşırken karşılaştım bu link ile, önce anlamadım journal falan nedirki ne alaka derken sıra sıra bir sürü model ile karşılaştım-beğendiklerim oldu beğenmediklerim de oldu-ama ne farkeder hepsi bir kafadan çıkma değil tabiki, bazen bakış açısı bile hoş geliyor insana, farklı bir detay ile karşılaşınca nasıl yani diyorsunuz,düşünmeye başlıyorsunuz ki düşünmek herzaman iyi gelir insana...

25 Ekim 2011 Salı

Hala evimize yerleşiyor sayılırız :)

Bugün abimle aramızda geçen konuşma aynen şöyle:

abisi: funda terliklerinin altını sil kızım bak ben mutfağı yeni viledaladım ve şuan çamur içinde.
funda:ben geldiğimde öyleydi yaa
abisi: öyle değildi ben sildim oraları
funda:....(banyoda deterjanlı su hazırlayıp mutfağın yolunu tutar,bir güzel heryeri siler kovayı döker.)
-5 dakika sonra mutfakta iki kardeş arasındaki konuşma devam eder
funda: bak heryeri sildim terliklerimi de değiştirdim.
abisi: (o sırada kendi terliklerine bakar) aaaa çamur yapan benim terliklerimmiş...

Evde bir yerde hala terliklerimizi kirleten bir pislik birikintisi var ama ben onu bulucam.Bu kadar temizlikten sonra hala nerden geliyor bu tozlar yahu.

Neyse şimdi biz evimize yeni taşındık.Bir sürü uğraş verdik ve sonunda güzel birşeyler olmaya başladı.Bir çok şeyi kendimiz yapmaya çalıştık ki genel olarak kendimiz abim oluyor :) Bayağ bir uğraşlar verdi. Ben de aşağıda gördüğünüz koltukları kaplama işini üstlendim.koltuklar biraz eskimişti ve yenilenmeleri gerekiyordu.Biz de ikeadan-evimizin herşeyi:)- 5m kumaş aldık. Göz kararı alınan bu kumaş yetti mi? tabiki hayır:) 1 metre daha aldık:) Bütün aşamalarını çekmeyi planlamıştım ama malesef herzamanki gibi kendimi tutamadım ve hızımı alamayıp ilerleyince birkaç aşamayı atlamış olduk.Aşağıda sondan başa doğru birkaç resim bulunuyor ki muhtemelen yarın koltuğumuzun yenilenmesi tamamlanmış olacak.
Son resimlerini de yarın eklerim artık.

Düzeltmedir: Koltuk kollarındaki beyaz kısımlar abim tarafından boyanmış olup, koltuğun alt iki kısmının birbirine bağlanması yine abim tarafından yapılmıştır, ellerine sağlık abicim:)

24 Ekim 2011 Pazartesi

Ben bu taşları neyapıcam

Aslında bu serideki bütün taşların başına birşeyler geldi diyebilirim. Yukarıda gördüğünüz taşın üzerine aseton döküldü :) tüh gitti derken hoş bir grilik kazandı ve biraz daha asetonlayıp çizmeye devam ettim.
Yukarıda gördüğünüz taş bambaşka bir çizim içeriyordu ama içime öyle sinmedi ki resmen asetonla yıkadım taşı. Biraz uğraş verdikten sonra verniğinden tamamen arındığına inanınca yeniden denedim. Taşın özelliği kaybolmuş olsa da-bu gri taş elde tutunca daha koyu bir grilik kazanıyordu-önemli olan benim içimde uyandırdığı duygu olduğundan pek önemsemedim bunu. Zaten vernik yeterince yapay kılacaktı onu boşa üzülmeye gerek yok...

Bu aşağıda gördüğünüz iki taş resmi alında bir taşa ait.Çift tarafa da hakim olmak oldukça zor olduğu için bunu çok denemiyorum.

Sıradaki taş ise biraz daha farklı.Hızlı ama severek çizmiştim ama fazla verniğin zarar verebileceğini düşünmemiştim.Bazen öyle heyecanlanıyorum ki sonuçları hiç düşünmüyorum, bir an önce sonuca varmak istiyorum.Bir kaç ince vernik atıp biraz beklesem sanırım böyle bir sonuç almayacaktım...Vernik yüzünden bazı çizgiler dağıldı.

Taş seçimi: bu olabilir diyorsunuz ve sepete atıyorsunuz ,sonradan bakınca delikli bir yüzeyi olduğunu ve vernik tutmayacağını farkediyorsunuz,atmaya kıyamıyorsunuz, bir de üzerine çizim yapıp vernik atıyorsunuz. Sonuç yukarıda görüdüğünüz resimden tam anlaşılmayan verniğin sarılığını gizlemeyemeyen bir taş oluyor. Duygular mı; aman ya nolcak yani bu da böyle olsun diyebiliyor.
Aşağıda gördüğünüz taş ise ilk başta alacalı yüzeyi ile beni iten. Ama bu deseni üzerine çizince işte tam da bu uyum dediğim bir taş oldu.

Ve son buna hiç yorumum yok...

18 Ekim 2011 Salı

Yeni bir hüzün


Sayın bayan ben anlamıyorum bu modelleri neden bu kadar içli bakışlarla mühürlüyorsun. Tamam bu bakışların onlara yakışıp yakışmadığı tartışılamaz ama neden diye sorabilirim.
link--enchanteddoll--link

10 Ekim 2011 Pazartesi

Elektrik süpürgesine çektiklerimize dikkat edelim!!

Düşünsenize: evinizde yalnız değilsiniz, dışarda yalnız değilsiniz çünkü heryerde varlığını bildiğiniz aynı sizin gibi hayatlar yaşayan tek boyutuyla farklı yaşamlar var.Tamam hayaller kurmayı bir yana bırakalım,bunu hiç değilse görselliği ile hayata yansıtmış insanlar var.Bunlardan biri twitterdan takip ettiğim LITTLE PEOPLE blogu.Sanırım oldukça zor bir sanattır, onları minicik minicik işliyeceksin sonra bir de tam onlara göre bir kompozisyon hazırlayacaksın. Açıkcası beni cezbeden bu kompoziyonlar:) Çim biçme makinası ile portakal biçmenin hayali çok yaratıcı geliyor bana, ayrıca çok da eğlendirici.



Buarada böceklerden pek hoşlanmam iyiki ne onlar bizim kadar büyük ne de biz onlar kadar küçüğüz.Buarada konumuza yakın ama bir okadar uzak bir klip eklemek istedim bu sefer:) minicik farklı yaşamlar için MOBY-in this world


not: portakal resmi istanbuldan gönderildi :) teşekkürler tekrar:)

6 Ekim 2011 Perşembe

Elma kadar tatlı herşey

Buaralar hiç birşey ekleyemiyorum, araştıramıyorum, paylaşamıyorum dolayısı ile mutsuzum ama nedeni şuki: Yeni evime taşınmakla meşgulüm :) Boya badana, temizlik,yerleşme derken resmen kendimi unuttum.Dün gece 11e geliyordu dinlenmek için oturayım artık dediğimde :) Ama güzel oluyor.Tabiki herşey yavaş yavaş, napalım ayağımızı yorganımıza göre uzatacağız. Salona koltuk lazım, eski perdelerin değişmesi lazım,yer kaplamalarını yenilemek lazım ve liste böyle uzayıp gidiyor. Ev hediyesi soranlara bana bir koltuk alın diyorum ama şimdiye kadar beni takan olmadı:) nevar yani alsanız :P şaka şaka perde alsanız yeter :P
Aaa buarada Aslı evlendi ve artık yeni ev arkadaşım abim :) Sanırım iyi bir ev arkadaşı olacak şimdiden her işe koşturuyor,temizlik bakımından bir okadar titiz. Sevdim ben yeni ev arkadaşımı:) Neyse işlerimi hale yola sokunca yazmaya devam edeceğim haberiniz olsun :)

16 Eylül 2011 Cuma

heyecanla nefes almadan konuşmak gibi

incelemek için yazıya tıklayın sonrada detaylar alsın sizi...
"Aidamaris Roman" detaylar ,anlamlar ,duruşlar ve yetenek.Evet yetenek de etkiliyor beni hem de aşırı etkiliyor ama beni en çok etkileyen hayal gücünün detaylardaki sınırsızlığı. Bazen detaylar yorar insanı,fazla gelir niye bu kadar süslemişki dersin içinden.Ama ben aşağıdaki hiç bir detayda fazlalık göremiyorum okadar bütünlemiş ki kendi içinde tüm detayları,göze batmaz olmuşlar.

6 Eylül 2011 Salı

Taş gibi











Dün gece başladı herşey,karanlık olan masaüstü resmimi değiştirirken seçtiğim resme takıldım önce, renkli eğlenceli ve tam da o anımı yansıtan resme, sonra benim de bir sürü taşım var benim neyim eksik hemen başlamalıyım çalışmaya. İlk olarak yukarıda gördüğünüz son iki taşı çizerek vernikledim.O kadar çok içime sindi ki tarifi yok. Bugün de azıcık alışveriş yapıp eve döndüm,sonra duvarlar bana ben duvarlara bakarken devam ettim çizmeye, derken aklıma ekolinlerim geldi-bilenler vardır bizim Cimcoz tanımış mimarlardan-hemen aldım onları ve fırçalarımı devam ettim çizip boyamaya. Şimdilik yeter deyip sizinle paylaşıyorum.Ben en çok osmanlı desenli laleyi sevdim bir de ilk yaptığım son resimdeki çizimi sevdim hem de çok sevdim.


Not: Yavuz eniştecim okuyorsan taşları beraber toplamıştık hatırlatırım;taşlardan biri senin seç bakalım :)

25 Ağustos 2011 Perşembe

A-sosyal tavırlar

Bu aralar komik ruh halleri içerisindeyim-sanıyorum ki içimde iki kişilik barındırıyorum- bir tanesi: mantıklı ,uslu ,akıllı, tartışmalara açık,dinleme yeteğine sahip, sevecen şeker birşey; diğeri mantık sınırlarının ötesinde her harekete meyilli ,diğerini kesinlikle dinlemeyen , tartışmaları duymamazlıktan gelen, nolcak yaa allah belasını versin işte diyebilen, işkence güzel birşey hem kendine hem diğerlerine diyen şeytan yanım.İçerdeki fırtınaların haddi hesabı yok bir gün şakaklarımdan beynim akacak diye korkmuyor değilim.Genelde şeker şirin olan galip gelse de siz bu içimde yaşanan acımasız savaşın izlerini yok edemiyor.
Neyse uslu davranıp konumuza dönelim, bu aralar a-sosyalim çünkü bilgisayarlarım-büro ve ev- bir şekilde beni ele geçirdi.Büroda akşama kadar çizim yapıyorum,eve gidiyorum hemen açıyorum laptopumu kim ne yazmış nezaman yazmış,yazmasa olmaz mıymış, giriyorum facebook'a allahım sanki herkes sırada benle konuşa konuşa ölüyormuş gibi konuşma işlevini de aktif hale getirip dolanıp duruyorum.Saysanız konuştuğum insan sayısı 3 geçmez-3 olduğu gün şaşırıp donakalırım- o öyle kenarda aktif aktif durur; ben gazete okurum Aslıya sataşırım İMDB ye karışırım bir bakarım uyku saati gelmiş.E gün bitti ama neyaptım ben bugün bir bakalım hımmm kocaman bir hiç. Aaa gazete okumuştum ya hiç olur mu cnm.
Bir de üstüne Aslı evleniyor eşyalar gidiyor,benim şeytan yanım şeker olanla kavgada


Alt başlıklar şöyle
  • Hobi yapsam ya bugün,hım düşündümde sonra yaparım ortalık dağınık,aslı gidecek ben en iyisi sonra yapayım.
  • Eşyalarımı toplasam,en büyük kararsızlığım ve karamsarlığım bu, Aslı gidince hala bu evde otuyor mu olacağım yoksa, Mr.E bana bir kıyak yapıp beni evine kabul edecek mi, ee ozaman ne olacak ev nasıl toplanacak neleri götürüreceğim. Of dert arıyorum hergün ve saniye...
Yok yok daha fazla dayanamayacağım bu listeye,daha çok var da bütün sırlarımı aşikar etmek istemiyorum canım :)
Gelelim asıl hedefimize.Yani ben geldim bunları yazmak için başlık açmadım asıl amacım aşağıda gördüğünüz resimlere ait blogları sizinle paylaşmaktı.Henüz yabancı olduğum ama beni eğlendiren PUCCA'dan başlayalım.Kendisi uzun aralıklar yazıyor olsada Milliyet Cadde de haftalık olarak yazılarına ulaşabilirsiniz.Size çok birşey katmaz belki ama eğlenirsiniz.Pucca hayata çatlak-çatlak derken tam manasıyla değil de umarsız manasıyla- bir kızın bakış açısıyla bakıyor ve açıkcası beni eğlendiriyor.Kitaplarını okumadım muhtemelen de alıp okumam ama a-sosyal kişiliğim ile caddedeki yazısını okuyorum eğlenceli bir zaman kaybı olarak şeytan yanımı besliyorum.
**PUCCA** okusam mı diyorsanız bir tıkla hattasınız.
Sıradaki blogumuz Budamıgoldegil-yazı mavi oldu ve ben bunu düzeltemiyorum çok sinir bozucu-blog bir arkadaşıma ait ve çok eğlenceli, nasıl yani şuan reklam mı yapıyorum: yok canım bunlar gerçekler.Ben henüz blog kültürümü tam oluşturamamış olsam da Mr.E mimleriyle,müzikleriyle,bazen hikayeleriyle,çektiği resimler ve anılarıyla işte bazen şaşkın, bazen mutlu, bazen bir sürü yüz haline bürünmenizi sağlayabiliyor. :)

**Mr.E** de kim diyorsanız bir bakın derim.

5 Ağustos 2011 Cuma

Aşka Şans Ver- FİLM



AŞKA ŞANS VER/La Chance De Ma Vie
^^^fragman^^^

Az önce hatırlayamadığım bir siteden şans eseri yukarıda gördüğünüz filmin fragmanını tıkladım ve çok eğlendim. Kesinlikle izlenmeli ve bol bol gülünmeli:) Not: Başlığı da göz önünde bulundurursak bugün kendinize bir iyilik yapın ve Aşka şans verin(!) :):)

29 Temmuz 2011 Cuma

nazar nedir?



Bugünlerde anlamıyorum ağlamalı mıyım yoksa gülmeli miyim??? Yeter artık yaa. Olaylarımız aynen şöyle;
olay 1- hasta bir arkadaşla karşılaşıyoruz ve benim ağzımdan şu kelimeler dökülüyor: yok ya ben nezamandır hasta olmuyorum çok dikkat ederim zaten, ertesi pazartesi elimde mendil ,salya sümük hastayım...

olay 2- bir arkadaşıma diyorum ki bak şunu kullanıyorum hiç sivilce olmuyor ya eskiden böylemiydi bak yüzüme !! ertesi gün yüzümde 3 pıtırcık...

arpacık ve uçuk konusunu açmak bile istemiyorum.Hala anlamış değilim ne oluyor, ağzımdan çıkan her sözle kendim evreni dürtüklemiş olup başıma dert açıyorum gibi geliyor.Ne yapmalıyım ? Herhalde şu cümleleri kurmam komik olur " maşallah hiç hasta olmuyorum allah nazarlardan saklasın" insan kendine böyle bir cümle kurabilir mi kursa bile gülmeden durabilir mi :):):) cevap veriyorum: DURAMAZ :):):)

Neyse aslında asıl paylaşımımız bu değil, asıl paylaşım http://livlily.blogspot.com/
Ben pek sevdim bu blogu ki sizinde seveceğinizi düşünüyorum.1940 yılından kalma çizgi filim eskiz çalışmaları var çok etkileyici. Çizgilere bayılıyorum:) 27 yaşında hala oturup şirinleri izleyebiliyorum ki bu en basiti, Hercules çizgi filmini izlemişsinizsindir-izleyenlere izlemelerini tavsiye ediyorum- beni hayran edenlerden biridir kendisi.Hades karakterine bayılırım:) Herkülü ayrı bir severim:) http://livlily.blogspot.com/2010/10/hercules-1997.html
siz de sevmek için linki inceleyebilirsiniz.

Bir de coraline var,coraline ait kitaplar ve yanılmıyorsam oyuncaklar mevcut, ben de zaten kuzenimin kitabıyla tanıdım.Bu blogu incelerken de karşıma çıkarca dedim ki tamamdır sıradaki kukla karakterimiz hazır coraline yakın birşeyler olacak ,hazırlayın kendinizi:)
http://livlily.blogspot.com/2011/05/coraline-2009-character-design.html
Son olarak sorarım size ben bu kadar şuh bakamazken bu güzel çizgi karakteri nasıl bu kadar anlamlı bakabiliyor:) işte hayranlığım bundandır...

25 Temmuz 2011 Pazartesi

aman tanrım :)

Nezamandan beri 10marifet adresine girmiyordum ki bir baktım hala yaşayormuş oradakiler. gezerken bu güzel modelleri de görünce hemen karıştırdım açtım baktım sizinle paylaştım. Link aşağıda siz de bir tık ile mini bir geziye başlayabilirsiniz.

nasıl açıklanabilirki

merak ettim diyenler